FUAT ÇAKAR
"Trafik polisi bizi durdurursa tüyo için durdurur"
Jokey Fuat Çakar üç büyük koşuyu birden kazandı. "Atını Öpen Jokey" lakaplı Çakar "Jokey olmanın birçok avantajı vardır. Havaalanında, postanede, bankada kuyrukta hiç beklemezsiniz. Trafik polisi sizi durdurmaz. Eğer durdurursa da bir tüyo için durdurur" diyor...
Zeytinburnu'ndaki Veliefendi Hipodromu yine hummalı günlerinden birini yaşıyor. Bahisçiler bültenlerle "beyin cimnastiği", jokeyler ise son hazırlıklarını yapıyor. Uçağının biraz sonra kalkacağını söyleyen uzun saçlı bir genç, yanında getirdiği ve üzerinde bir at resmi bulunan tişörte hayranı olduğu jokeyin imza atmasını istiyor. Kapıdaki görevliler gencin içeri girmesine izin vermiyor. O kargaşa sırasında hayranı olunan jokey bir rock yıldızı edasıyla görevlilerden tişörtü alıyor ve şöyle havalı bir imza çakıyor, geri dönüyor. Genç mutlu şekilde gülümseyerek olay yerinden uzaklaşıyor...
Ormanda yaşayan bir köylü Microsoft'un ürünlerini ne kadar takip ediyorsa ben de at yarışlarını o kadar takip ediyorum.
Ama son zamanlarda Fuat Çakar'ı (30) fark etmemek mümkün değildi. Hipodromların gözde jokeylerinden Fuat Çakar 31 Ekim'deki üç büyük koşuyu; Çaldıran, Hatay ve Cumhurbaşkanlığı Kupası koşularını kazandı. Bize de Veliefendi Hipodromu'nun yolunu tutarak kendisiyle röportaj yapmak düştü.
"Vücudumda kırılmadık kemik yok"
Jokeylik en tehlikeli meslekler arasında bulunuyor.
80 kilometre hızla giden atın üzerindesiniz. Ve yanınızda 15 at var. Düşerseniz her biri 500 kilo ağırlığındaki atların da üzerinizden geçme ihtimali var. Vücudumda kırılmadık bir kemik yoktur. Benim en kötü düşüşüm aprantilik zamanında oldu. Atla giderken tuttuğum kantarma koptu. Kantarmayı düzelteyim derken bu kez eyer kaydı. Yarış sırasında en öndeydim ben, artık kaçıyordum. Eyerim döndü, tam düşmeye hazırlanıyordum ki mahmuzlar zağmaya takıldı. O şekilde düşersem hiçbir şansımın olmadığını biliyordum. Son bir hamleyle tırmanırken atın karnının altına döndüm. Sonunda düştüm. Üzerimden at geçti. Kolumdan yaralandım.
"İyi jokey atın da iyisine biner"
Bahisçiler ata mı oynarlar yoksa jokeye mi?
Bu işin mantığı çok basit: İyi jokey iyi ata biner. "Halis Karataş veya Fuat Çakar bu ata biniyorsa bir bildikleri vardır" diye düşünürlar. Olabildiğince kazanacak atlara biniyorum. Ama aslında menajerim hangi ata bineceğime karar veriyor.
"Ağırlığımı öne veriyorum, bu şekilde 1500 yarış kazandım"
Neden jokey oldunuz?
Tesadüf eseri jokey oldum. Ailem çok yoksuldu. Bir gün jokey adayları aranıyor gibi bir ilan görmüşler. O ilanla hayatımız değişti. Seçmeleri geçtikten sonra Türkiye Jokey Kulübü bize iki yıllık eğitim verdi. Eğitimin ardından ahırlara dağıtıldık. Aprantilik yaptım ahırlarda. 50 yarış kazanana kadar jokey değil, apranti olarak adlandırılıyorsunuz. Sabah 05.00'te kalkıyorsunuz ve bayağı ağır bir çalışma ortamında bulunuyorsunuz. Kışları Adana ve İzmir'de kalıyordum. Bunları yaparken 9 yaşında bir çocuktum.
Bir yarışta jokey mi önemlidir yoksa at mı?
Her ikisi de çok önemlidir. Birinden biri iyi değilse kaybetmek kaçılmaz olur. Atınız çok iyi olabilir ama siz yarışı iyi okuyamazsanız birinci gelemezsiniz. Yani çıkamayacağınız aralara girerseniz, atınızın nefesini iyi hesaplayamazsanız işi zora sokarsınız. Yine altınızdaki atta güç yoksa siz ne kadar iyi olursanız olun kazanamazsınız.
Yarışta bir jokeyin ruh durumu ne olur?
Futbolda maç kaybedildiğinde 11 kişi birbirinden destek alabiliyor. Ama at dünyasında bu yok. Bütün sorumluluk jokeyde. O kadar insan size güvenip bahis oynuyor, kazanamayınca o ağır baskıyı siz yaşıyorsunuz. O yüzden jokeylerin yaşamları bir hayli stresli oluyor.
Farklı bir stilinizin olduğu söyleniyor.
Evet, kendime has bir stilim var. Bu ne Avrupa ne de Doğu stiline benziyor. Ağırlığa ve rüzgara karşı geliştirdiğim bir stil bu. Yarış sırasında atın üzerine daha çok yatıp ağırlık merkezini ön tarafa veriyorum. Bu şekilde atın daha hızlı gittiğini düşünüyorum.
İki yıldır yarışlar sırasında içimize çelik yelek giyiyoruz"
Peki ötekiler neden bunu yapmıyor?
Çünkü herkes alışık olduğu bir stille koşuyor. Belki de nedeni bu. Ben askere gidene kadar onlar gibi biniyordum. O ana kadar 20-30 yarış kazanmıştım. Askerden sonra böyle bir stille yarışmaya başladım ve bugüne kadar toplam 1500 yarış kazandım.
Birinci geldiğiniz yarışlarda atınızı öpüyorsunuz. Bunun nedeni ne?
Zaten benim lakabım "Atını Öpen Jokey". İki yıl önce varış potasını geçerken hem atı tebrik etmek için hem seyirci hem de at sahibine bir jest olsun diye öptüm. Daha sonra bunu bir gelenek haline getirdim.
Atların da tıpkı köpekler gibi çok sadık hayvanlar olduğu söylenir.
Evet. Bir jokey düşerken at kendisini sakatlama pahasına ona basmamaya çalışır. O kadar kalabalık yarışta ve o kadar hızlıyken bile sizi görür, ya üzerinizden atlamaya çalışır ya da kendisini başka bir yere atar. Tabii bazen elinde olmayan nedenlerden dolayı üzerinize basabilir.
Yarış sırasında en tehlikeli olan ne?
En tehlikeli düşüş ayaklarınızın zağma demirlerinde kalması oluyor. Düştüğünüzde ayağınız orada kalırsa atın da sizi kurtarma ihtimali ortadan kalkıyor. Bu şekilde bir-iki arkadaşımızı kaybettik. Jokeyin hayatı ciddi anlamda tehlikededir yarış sırasında. Biz içimize iki yıldan bu yana çelik yelek giyiyoruz. Omuriliğimizin kırılmasını bir nebze önlüyor.
Bir jokeyin yarışlardan önce hangi ata bineceği nasıl belirleniyor?
Yarışlar artık birçok şehirde yapılıyor ve biz de dolaşıp duruyoruz. Atları takip etmemiz de zorlaştığı için ben dört-beş yıl önce Türkiye'de menajerlik sistemini başlattım. Menajerler bugün jokeylerin hangi ata bineceğinden atların durumuna kadar her şeyi bilir. Menajerler iyi atı, at sahipleri de iyi jokeyleri bulmaya çalışır. Karşılıklı anlaşılırsa imza atılır. Jokeyler kazandıkları yarışlardan yüzde 10 komisyon alıyor.
Jokeyliğin avantajını hiç gördünüz mü?
Elbette. Havaalanında, postanede, bankada kuyrukta hiç beklemezsiniz. Trafik polisi sizi durdurmaz. Durdurursa bir tüyo için durdurur, daha sonra gönderir. Boğaz'da trafikte tıkalı kaldığımda birçok kez trafik polislerinin bana eskortluk yapıp yol açtıklarını bilirim.
Yarışların sonunu tahmin edebiliyor musunuz?
Aslında bu işi kimse bilmiyor. Ne at sahibi ne de jokey... Ama insanlar sizin bir şeyleri bildiğinizi düşünüyor. Şanslı atları soruyor. Ağzınızdan çıkan bir kelime onu mutlu ediyor.
Sizi nasıl tanıyorlar ki?
Trafik polisi durduruyor ve "Ver kardeşim ehliyetini" diyor. Adımı orada görünce "Vay sen jokey değil misin?" dedikten sonra o günkü yarışlar hakkında fikrimi soruyor. Ben bir şeyler söyleyemiyorum çünkü jokeylerin tüyo vermesi yasak.
Kiloyu korumak önemli herhalde...
İki-üç gün idman yapmayınca 1500 metredeki bir yarışı çıkaramazsın. Ben 53 kiloyum. Ama özel bir diyet uygulamıyorum. Ekmek içi, tatlı, fast food yemiyorum. Diğer arkadaşlarım saunalarda zayıflamaya çalışıyor. Sabah kahvaltılarını, akşam yemeklerini kilo alma korkusuyla yemeyenler var. Ben bu konuda şanslıyım
Eskiden yılda 600 milyar kazanıyorduk"
Ne kadar kazanıyorsunuz?
İki yıl öncesine kadar çok iyi para kazanıyorduk. Benim yıllık kazancım 600 milyarı buluyordu. Bunun 200 milyarı masraf deseniz 400 milyar cebimde kalıyordu. Ama yeni bir vergi getirdiler. Kazancımızın yüzde 40'ı otomatik olarak kesiliyor. Şu anda çok fazla kazanmıyoruz.
Arabanızın markası ne?
Corvette'im vardı sattım, yerine minibüs aldım.
|