ALTILI MEKANI |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
=> K.TOKACOGLU
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Aslen Çerkez olan Boyraz, 1972 Sivas doğumlu. Eşi Mine hanımla dokuz yıllık evli. Boyraz’ın kızı Serina 4, oğlu Seçkin Çağrı ise 2 yaşında. Hemen hemen Dünya’nın tüm kıtalarındaki at yarışlarını yakından takip eden Sadettin Boyraz’la en son keşfi Avustralya’dan, mesleki geçmişine, aile yaşantısından, jokeylerin sorunlarına kadar bir çok konuda sohbet ettik...
Sadettin Boyraz’ın jokey olma fikri ne zaman filizlendi?
Ailemin bütün bireyleri atçıdır. Amcamın da atları var. At sevgim hem ondan kaynaklanıyor, hem de hayvanlarla iç içe büyümemden ileri geliyor. 14 yaşındayken jokey olmayı kafama koymuştum. Bizim dönemimizde yani 1986 yılında apranti okulunun dışarıdan sınavları vardı. Tamamen uygulamadan oluşan bir sınava girdim. Heyet karar verdi ve başlangıç yaptık. İlk koşu kazandığım at Kırmurat. Jokeyliğe hak kazandığım at Aliş ile Kırmurat aynı eküridendi. Her ikisinin de antrenörü Ali Güneşti. Hem birinci hem ellinci yarış ilginç bir tesadüf oldu.
Peki, bu meslek hayatınıza neler kattı ve neleri aldı götürdü?
Her şeyden önemlisi çok sevdiğim bir işi yapıyorum. Atları ve heyecanı seviyorsanız jokeylik sizin mesleğiniz demektir. Ben mesleğimi herkese tavsiye ederim. Jokeylik diğer mesleklerden daha dezavantajlı. Biz bambaşka bir hayat yaşıyoruz ve riskleri çok büyük. Hayatınız, belirli kurallar çerçevesinde olmak zorunda o kuralları aştığınız zaman yarış yaşamınız bitebilir. En ufak hatanız hayatınıza mal olabilir. Başarıyı elde etmek elbette çaba ve zaman meselesi, ama ulaştığınız zaman mutluluğu bambaşka. Hayatıma en büyük katkısı yaşadığım başarılar oldu. Bugüne kadar birçok sakatlık geçirdim, ama bunlar beni yıldırmadı. Toparlanıp aynı başarıları hatta daha fazlasını göstermek için çaba sarf ettim. Geri planda kalmayı hiçbir zaman düşünmedim. Hem şansım yardım etti, hem de çok çalıştım ve bugünlere geldim. Herkes iyi olmak için ve kazanmak için mücadele eder, ama herkes jokey olamaz. Jokeylik yetenek ve vizyon ister. Şanslı olduğumuz bir yön de; aldığımız riskin gösterdiğimiz emeğin karşılığını parayla alabiliyoruz. Ayrıca diğer sporlar gibi değil, sağlığınız elverdiği müddetçe uzun yıllar yapabileceğiniz bir spor, sürdürebileceğiniz bir meslek.
Jokey olmasaydınız başka bir meslek seçmeniz gerekseydi ne olurdunuz?
Ben bu kararı çocuk yaşta aldım. Fiziğimin müsait olup olmayacağını bile bilmiyordum. Diğer sporlarla kıyaslandığında ciddi bir kazanç kapısı elbette ama çok fazla ödün vermeniz gerekiyor. Başka bir meslek seçmeyi hiç düşünmedim ama yine içinde hız ve yarış olan bir meslek olurdu. Benim bir diğer zevkim de kitap okumak. Genelde tarih ve politika içerikli kitaplar okuyorum. Türk politikasını da yakından takip ediyorum. Belki bir gün siyasete atılmayı da düşünebilirim.
İlk jokey olduğunuz günden bugüne baktığınızda meslek hayatınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her zaman özeleştiri yaparım ve eleştiriyi kaldıran biriyim, hiç göz ardı etmem. Kendimi başarılı buluyorum meslek hayatımda belli bir yeri elde ettiğimi düşünüyorum. Tabi her zaman daha iyisi olabilir. Bu yönde çalışmalarımı da arttırarak devam ettiriyorum. 2000 yılında Caprice ile Gazi koşusunu kazandım. Kazandığım önemli koşulara yenilerini de ekleyerek yoluma devam edeceğim. Güney Afrika’da bir süre at bindim. Orada da güzel başarılara imza attım. Çok inişli çıkışlı bir grafiğim olmadı.
Bundan sonrasıyla ilgili hedefleriniz neler?
Geriye baktığımda kazanmadığım klasik koşu kalmamış. Sadece bir türlü Başbakanlık Koşusu kazanmak kısmet olmadı. İnşallah önümüzdeki yıl olur. Her jokeyin hayalinde Gazi kazanmak vardır. Bu elbette önemli ama her şey demek değil. Başarılıysanız ve başarınızı Gazi Koşusuyla taçlandırırsanız işte o zaman çok önemlidir. Hedefim elbette başarımı daha da yükselterek çizgimi devam ettirmek.
Çocuklarınız ileride jokeyliği meslek olarak seçmek isterse tepkiniz nasıl olur?
Tercihlerini onlara bırakırım ne ille jokey ol derim ne de olmamaları için engellerim. Genelde erkek çocuklar baba mesleğine eğilirler oğlumun da atlarla arası çok iyi atları görünce seviniyor.
Jokey eşi olmak kuşkusuz zordur eşinizin bu mesleğe bakış açısı nasıl?
Aslında aileme yeterli zaman ayıramıyorum ama mutlaka boş zamanlarımı onlarla değerlendiriyorum. Benim ailem de kalabalık herkese biraz zaman ayırmak gerekiyor. Tabi öncelikle eşim ve çocuklarımla zaman geçiriyorum. Eşim bana her zaman yardımcı olmaya çalışıyor. Mesleğimi hiçbir zaman yadırgamadı zaten o da atlarla iç içe büyümüş. Evliliğimizde dokuz yılı geride bıraktık.
Sizde iz bırakan safkanlar hangileri?
Ben her atı severim kazansam da kaybetsem de o ata karşı duyduğum sevgi değişmez, ama bende derin iz bırakanlar elbette var. Henüz 20 yaşındayken Devir diye bir ata bindim, çok genç olmama rağmen bana güvendiler ve onunla Cumhurbaşkanlığı Kupası kazandım. 2000 yılında Gazi koşusunu kazandığım Caprice’in de yeri bambaşka. Şimdiyse İngilizlerden Attacante’yi, Fairson’ı, Arap atlarından Kafkaslı’yı beğeniyorum. Allah ayaklarını düz bastırsın çok iyi safkanlar. Ribella ve Sabırlı da yurt dışında güzel başarılar elde etti, bizi iyi temsil ettiler.
Diğer jokeylerle ilişkileriniz nasıl?
Benim genelde insanlarla ilişkilerim iyidir, şu ana kadar kimseyle ciddi bir sorunla karşılaşmadım. Yarış sırasında da ciddi bir rekabet söz konusudur ancak genelde her zaman uyum içindeyiz. Son yıllarda Türkiye Jokey Kulübü çok iyi bir uygulama yapıyor. Hem Avustralya’ya hem İrlanda’ya başarılı aprantileri gönderip orada eğitim almalarını sağlıyor. Buradaki öğrendikleri uluslararası uygulamalarla harmanlanınca ortaya başarılı gelecek vadeden isimler çıkıyor. Yeni isimlerden Özcan Yıldırım, Deniz Yıldız, Gökhan Yıldız, Akın Sözen ve Mustafa Tarhan’ı çok beğeniyorum. Bu arkadaşlar bizim yerimiz doldurmaya aday ve yurtdışı eğitimiyle birlikte yenileri de gelecektir.
Geçtiğimiz aylarda Gökhan Yıldız ile yarış içinde bir anlaşmazlık yaşadınız. Bu konu çok tartışıldı, siz nasıl bir açıklama getiriyorsunuz?
Olayları herkes dışarıdan izliyor bunun bir de içyüzü var. Gökhan benim çok sevdiğim bir kardeşim aramızda her zaman ağabey kardeş ilişkisi vardır. O an için sinirlerime hakim olamadım ve yaptığımı kesinlikle doğru bulmuyorum. Ancak biz tehlikeli bir spor yapıyoruz araba gibi değil ki, sola sinyal vereyim sola geçeyim. Yarışta koşarken saniyelik kararlar veriyoruz ve bu adımları dikkatli atmak zorundayız.
Önemli koşulardan biriydi, favori girdiğim bir koşuydu. Düzlük dönüldükten sonra kimse kimsenin önünü kapatamaz, bunun belli kuralları var. Çünkü kapatırsa hem sizin hayatınızı hem de kendi hayatını tehlikeye atmış olur. O yarışta son 300 metre 3 tane atın dönebileceği bir kulvar varken Gökhan kardeşim soldan kamçıyı kullandı geldi geldi beni daralttı. Seslendim, uyardım ona rağmen kendini çok kaptırmıştı devam etti. Kötü niyetli değildi ama dikkat etmeliydi. Benim atım zaten sprinter bir attı. Tam sprinte kalkarken böyle bir hareket yaptı. Bunun kabul edilebilir bir tarafı yoktu, yarıştan vazgeçtim atı tuttum tutmasam yıkılacaktım. Buradaki eleştirileri kabul ediyorum Sadettin Boyraz’ın bunu kamuoyunun gözü önünde yapmaması gerekirdi. Jokey odasında konuşur tartışır sorunumuzu hallederdik. Gerekirse kavga da ederdik ama konu orada kalır, barışır çıkardık. Gökhan benden 10 yaş küçük yinede kalktım yarıştan sonra özür diledim. O anda ona vurmamam gerekirdi. Ancak dışarıdan benim adımı kullanarak yargısız infaz yaptırmam kimseye. Orada birimize bir şey olsaydı canımızdan olsaydık. Bunun hesabını kim verecekti? Merak ediyorum beni günlerce ağızlarına dolayan insanların başlarına böyle bir şey gelseydi nasıl davranırlardı?
Usta jokey olarak yeni arkadaşlarımıza ne gibi tavsiyeleriniz var?
Öncelikle arkadaşlarımızın kendini sorgulaması gerekiyor. Biz ne yapıyoruz, ne yapmalıyız diye? Ben apranti okulunda seminere de gittim. İlk söylediğim; “Arkadaşlar her alanda eğitiminiz eksik olabilir ama burada ilk öğrenmeniz gereken şey; kurallara, yarışa ve dolayısıyla insan hayatına saygılı olun” oldu. Jokeylik, lisansı alıp poponu havaya dikip at binmek demek değildir. At sahibine, antrenöre, seyise daha birçok kişiye hatta kendi ailenize karşı sorumluklarınız var.
Açık koşularda at binme şansı bulan genç arkadaşların şanslarını iyi değerlendirmesi gerekiyor. Bir baksınlar bakalım Halis Karataş kaç kez ceza almış? Başarısıyla adından söz ettiren isimler önce kurallara uyuyor başarının yolu buradan geçiyor. Önce bunu örnek almaları gerekiyor.
Türk jokeylerinin biniş stili hakkında neler söylemek istersiniz?
Bence stil konusu geniş incelenmeli. Bizim stilimiz Avrupa’da çok kabul gören bir stil değil. Ama tabi biz bunu eğitimle öğrenmedik büyüklerimizden böyle gördük. Eğer bize öğretilseydi belki de Avrupa’da daha fazla başarı kaydedebilirdik. Avrupalılar, bizi daha yeni tanıyor ne kadar başarılı buldukları da tartışılır. Bizde hem Arap hem de İngiliz koşuları var. Arap atı daha güce yönelik bir stil gerektirir. O yüzden de bizim stilimiz buna daha yatkın. İngiliz atında kapanarak rüzgârı kesmemeye dikkat etmek gerekiyor. Avrupa’da Arap atı yarışçılığı olmadığı için onlarda bizim yeni stil dediğimiz stil kabul görüyor.
Aralık ayında Orhan Yenihayat ile birlikte Avustralya’ya gittiniz. Bu gezinizden söz edebilir misiniz?
Orhan Yenihayat ile 1995’ten beri tanışıyoruz. Kendisi hem ağabeyim hem arkadaşımdır hatta artık aile bireyimiz oldu. Onun yeri ayrıdır. Birlikte böyle bir gezi planladık. Avustralya’nın en iyi antrenörlerinden Tim Martin’in davetlisi olarak Rosehill Gardens’a gittik. Bir yıl önce de kardeşim Vedat’ı göndermiştik. O, ağabeyim jokey diye bahsetmiş bunun üzerine davet edildik. Benim oraya gitmekteki temel amacım gözlem yapmaktı. Ortamı tanıdım orada at yarışları ve hipodromlar nasıl onu gördüm. Aslında biraz da tatil amaçlı düşündüm buradaki sezonun bitiminde on gün gibi kısa bir süreliğine gittik.
Bizi davet eden arkadaşım Tim Martin oradakilere benden ve başarılarımdan epey söz etmiş. Ancak uzak olması ve saat farkı gibi nedenlerden, takip edilmesi güç olduğu için Türk yarışçılığını, ne seviyede olduğumuzu bilmiyorlar. Martin Ekürisi’ne ait 1.8 milyon USD olan Gold Town ve Maktoum’un sahibi olduğu yaklaşık 5 milyon USD değerindeki Murtasill isimli safkanların bakıcılığını kardeşim Vedat Boyraz ve İlker Pulat yapıyor. Oradakilerin Türk çalışma stilinden çok memnun olduğunu gördük. Oranın elbette belirli kuralları var. Gittiğim zaman diliminde herhangi bir uluslararası koşu olmadığı için koşularda at binemedim. İnşallah daha sonra orada koşuya katılıp, kazanmak başarı elde etmek istiyorum. Bu gidişimiz bir ön çalışma gibi oldu. 3-4 kez antrenmanlara çıktım, prosedür hakkında fikrimiz oldu. Bir yabancı jokey, 3 hafta orada kaldıktan sonra normal koşularında at binebiliyor. Geçici lisans alabilmek için en az bir ay orada kalmak gerekiyor. Benim için iyi bir vizyon geliştirme oldu, amacıma ulaştım.
Avustralya at yarışlarında genel olarak neler dikkatinizi çekti?
Bir kere antrenör faktörü çok önemli. At sahibi atı her şeyiyle antrenöre teslim ediyor. Jokeyler de hangi eküriyle çalışmak istiyorsa o antrenöre bağlı. Hipodromlar özel şirketlere ait. Yarışlar devlet eliyle yapılmıyor tüm yarışlarda masraflar da özel sektörün. Sabah idmanlarına bizden daha erken saat 3:30-4:00 gibi başlıyorlar. Uzun boylu, 65 kilo civarı antrenman jokeyleri Türkiye’de benimsenmez orada tam tersi; daha fazla kondisyon sağlaması açısından idman jokeyi olarak tercih ediliyor. Sadece Sidney’de 4 olmak üzere Avustralya genelinde 50 hipodrom var. At yarışına verilen önem çok fazla. Haftanın her günü farklı hipodromlarda yarış var. Tabi bunun yanında arabalı at yarışlarına ve tazı yarışlarına da çok meraklılar. Özellikle hafta sonları at yarışlarını izlemek, oradaki etkinliklere dahil olmak insanların en çok tercih ettikleri eğlence olmuş. Bakış açısı farkı ilk bakışta göze çarpıyor. Hipodromları dolduranların yarısı bayandı. Herkes en güzel kıyafetleriyle geliyor, zaten yılbaşı arifesi olması dolayısıyla hipodromda partiler de vardı. Yarışlar bitiyor herkes eğlencesine devam ediyor diğer yarışta yine heyecan dorukta sonra yeniden eğlence var. Kavga gürültü çatışma kesinlikle yok. At sahibi, antrenör, jokey arasında bir anlaşmazlık ya da sürtüşmeye ben rastlamadım.
Avrupa, Amerika, Güney Afrika ve son olarak Avustralya neredeyse her kıtanın at yarışları hakkında fikir sahibisiniz. Sizce Türk atçılığı, dünyanın neresinde?
Dünya atçılığı, günden güne gelişiyor. Özellikle sosyal şartları çok iyi düzeyde. Türk atçılığı da son 10 yıl içerisinde inanılmaz atılımlar gerçekleştirdi. Yavaş yavaş Avrupa platformuna kendini taşımaya başladı. Dubai’de gösterilen başarılara baktığınızda dışa açılımın boyutlarını görebiliyoruz. Tabi yurtdışında iyi olabilmenin yolu kaliteli atlara sahip olmaktan geçiyor. Yapılan yatırımlar, kaliteyi arttırma çabaları yavaş yavaş meyvelerini vermeye başladı. İyi bir yolda emin adımlarla ilerliyoruz.
Gözlemlerime göre herkes birbirinden örnekler alıyor. Amerika, atçılıkta bir numara deniyor, Avrupa bile Amerika’yı örnek alıyor. Biz de Avrupa’yı örnek alıyoruz bu şekilde zincirleme gidiyor. Şu anda Türk atçılığı olarak yürüyoruz, koşmuyoruz. Amerika şu anda herkesten çok ileride. Japonlar da bu sektöre çok ciddi yatırım yaptı. Amerikan aygırları alarak atlarının standardını yükselttiler.
Bence at yarışları para kazanmak için yatırım yapılacak bir sektör olarak görülmemeli. Elindeki tüm sermayeyi ata yatırıp da ailenin gelirini “At kazanırsa” fikrine bağlamak bana göre yanlış. Çünkü her zaman iyi olan kazanacak sürekli rekabet var ve tabiî ki bütçenize göre yatırım yapıyorsunuz. Bizdeki en büyük hatalardan biri de bu bakış açısı.
Jokeyler Derneği 2. Başkanı ve Genel Sekreterisiniz, derneğin çalışmalarından da kısaca bahsedebilir misiniz?
Şu sıralar en çok üzerinde durduğumuz konu; jokeylerin sosyal güvencesinin olmaması. Bu bizim sektörümüzün kanayan yarası. Bununla ilgili sakat kalan ya da vefat eden arkadaşlarımızın ailelerinin sorunlarına eğildik. Sosyal güvence için bu konunun teknik yönlerini hallediyoruz. Tabi bütün bunlar için ekonomik bir kaynak gerekiyor. Biliyorsunuz at binek ücretleri 25 YTL gibi cüzi bir rakam. Biz bu paraları Jokeyler Sosyal Yardımlaşma Derneğine bağışlıyoruz. Böylece bir fon oluşturuyoruz. Şu anda bizim üye sayımız 550-600 civarında ve gün be gün artıyor. Dolayısıyla sosyal güvence için daha fazla fon oluşturmamız gerekiyor. Bunun için binek ücretlerinin arttırılmasını gündeme getirdik. Jokeyler deyince aklınıza at binip sürekli kazanan jokeyler gelmesin. Bu şansı bulanlar toplamın yüzde otuzluk bir oranı. Biz bulamayanlar için böyle bir sosyal güvenlik oluşturma çabasındayız. Ben kendi adıma bu konunun peşini bırakmayacağımı garanti ediyorum.
Geçen ay jokey Müslüm Tumbul’u bir kaza sonucu kaybettik, neler söylemek istersiniz?
Hiç kuşkusuz bizim için acı bir kayıp oldu. Arkadaşımız yarış sırasında gerçekleşen bir kaza sonucunda hayatını kaybetti. İçimizdeki acıyı tarif etmeye kelimeler yetmez. Bu da işimizin ne kadar zor ve riskli olduğunu bir kez daha somut bir biçimde gözler önüne serdi. Kendisine Allah’tan rahmet ailesi ve yakınlarına bir kez daha başsağlığı diliyorum. Sosyal güvence eksikliğini bu gibi durumlar için gidermeye çalışıyoruz.
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 268 ziyaretçi (455 klik)
www.altili.tr.gg ©
|
|
|
|
|